Eş-ŞEYH MUHAMMED KAZIM AYDIN FERSAFİ (K.S)

SİİRT'li Nakşi Şeyhi merhum Musa Kazım Efendi talebelerini etnik milliyetçiliğe dayalı cereyanlardan uzak tuttu ve Siirt ilinde sosyal hayatını ciddi anlamda terörden korunmasına katkıda bulundu. Şeyh Musa Kazım'ın bir diğer hassasiyeti ise, 80'lerin başında İran devriminin kültürel ve dini etkilerine karşı bir fikri barikat oluşturmasıdır. Dr. Muhammet Çakmak'ın "Nakşibendiliğin Sosyolojik Evreni-Elazığ ve Siirt Örneği" başlıklı çalışmasında Siirt'teki Halidi-Nakşi dergahının tarihi gelişimi de anlatılıyor. Sözkonusu önemli çalışmasıyla Dr. Çakmak Siirt ve Elazığ'da Halidi Nakşiliğin adeta fotoğrafını çekiyor, din sosyolojisi ve din psikokojisi çalışmalarına katkı sağlıyor. Dr. Çakmak 5 yıl kadar süren sözkonusu çalışmadan çıkan en önemli sonuçlarla ilgili sorularımızı da cevapladı. ilerin hakimiyetinde kalan Siirt, daha sonra Bizans egemenliğine geçti. Siirt'in Müslümanlar tarafından fethi, Halife Hz. Ömer döneminde oldu. Büyük Selçuklu egemenliğinden sonra 1514 yılından itibaren Osmanlı hakimiyetine girdi. Cumhuriyetin ilanından sonra Siirt ili, ciddi anlamda bir imar projesiyle karşılaştı. Siirt ilinin sosyo-kültürel hayatındaki en önemli gelişmelerden biri olarak IV. Murad'ın, 1638 yılında Mahmut Paşa'ya derebeylik esasına dayalı bir zeamet idaresi vermesini örnek gösteren Dr. Çakmak, "Bu durum, Siirt'te cumhuriyete kadar, ciddi bir feodal arka planı olan nüfuzlu aile geleneğinin teşekkülüne neden oldu. Siirt'teki gözlemlerimiz sırasında, 'nüfuzlu aile' geleneğinin bu gün, şeyh aileleri tarafından temsil edildiğini söyleyebiliriz. Siirt ilinin sosyal inşasında yerel ağırlığı olan aile geleneklerinin etkisini ifade etmek durumundayız" diyor. Dr. Çakmak Siirt Nakşiliğinin önemli isimlerini şöyle anlatıyor: Şeyh Musa Kazım Efendi Mevlana Halid-i Bağdadi'nin, Doğu Anadolu'daki, halifeleri arasında önemli bir konuma sahip olan Seyyid Taha'l-Hakkari, bölgede, etkili bir Nakşibendi şeyhi olarak biliniyor. Siirt Nakşibendiliği'nin, bu gün, Şeyh Mü'niddin Aydın tarafından temsil edilen kolu, Muhammed Kazım, Şeyh Şerafettin, Muhammed Hazin vasıtasıyla es-Seyyid Taha'l-Hakkari'ye ulaşıyor. Şeyh Muhammed Musa Kazım, 1906'da Siirt'te doğdu. İlk öğrenimini Siirt İptidai Mektebinde yaptı. Akabinde Kur'an-ı Kerim'i ezberleyerek, hafızlığını tamamladı. I. Dünya Savaşı'ndan sonra babası Şeyh Şerafettin'den tahsiline devam etti. Siirt'in meşhur hocalarından Molla Hamit'ten Nahiv ilmini öğrendi. Şeyh Abdurrahim'den "Molla Cami"yi okudu, Şeyh Abdulhakim'den de "Mantık" dersi aldı. Şeyh Mu'niddin, babası Musa Kazım'ın 7500'den fazla gramerle ilgili Arapça beyit ezberlediğini ifade ediyor. Musa Kazım, Nakşibendi hilafetini babası Şeyh Şerafettin'den alarak, hem tarikat hem medrese hocalığını beraber sürdürdü. Şeyh Musa Kazım, 1996'da vefat ederek Siirt'te defnedildi. 90 yıllık hayatı boyunca, ilim ve tasavvuf terbiyesiyle meşgul oldu. O'nun fikri ve tasavvufi meselelerle ilgili kaleme aldığı "Cevahiru'l-Ulumi'l-Kazimiye" adlı eseri 2000 yılında çocukları tarafından basıldı. Bunun dışında, "Deryadan Damlalar", "Hac Risalesi" adlı eserleri bulunuyor. İran devrimine fikri barikat Şeyh Musa Kazım, Siirt ilinde kurduğu medresesinde iki önemli konuda son derece kararlı bir tavır takındı. Birincisi, medresesindeki öğrencileri etnik milliyetçiliğe dayalı cereyanlardan uzak tutması ve Siirt ilinde sosyal hayatını ciddi anlamda terörden korunmasına katkıda bulunmasıdır. Bir diğer hassasiyeti ise, İran devriminin kültürel ve dini etkilerine karşı bir fikri barikat oluşturmasıdır. Musa Kazım, yaşamının sonlarına doğru, İran devriminin arka planındaki Şii etkileri sorgulayan "Şia'ya Hayır" risalesinde, Ehl-i Sünnet ve Şiilik arasındaki önemli farklılıklara dikkat çekerek bölge insanının dini düşüncesini muhafaza etmesinde önemli katkılar oluşturabildi. Talebeleri, onun kız çocuklarının eğitilmesi konusuna önem verdiğini aktarıyorlar. Musa Kazım, Muş'un Hasköy beldesinde 30 yıla yakın imamlık yaptı. İstiklal Gazisi şeyhe devlet töreni Şeyh Musa Kazım, Siirt'te ve Doğu Anadolu'da gittiği birçok ilde, toplumun birlik duygusunu güçlendiren konuşmalarda bulundu. Onun sağlığında herhangi bir siyasi oluşuma destek vermediği de sıkça vurgulanıyor. Musa Kazım, tasavvufu bir menkıbe ya da hikaye olarak değil, kişinin kendini yeniden inşası olarak tarif ediyor. Müritlerini kerametlere iltifat etmemeleri konusunda uyardı. Kendisinin son derece mütevazı biri olduğu anlatılıyor. Fakirleri sevmenin ve onlara yardım etmenin fazilet olduğunu sürekli vurguladı. Musa Kazım, bölgedeki, manevi konumuyla, toplumsal bir "oto kontrol" görevi üstlendi. Küskün aileleri barıştırdı, yörede birçok kez tekrar eden kan davalarını ortadan kaldırmayı başarabildi. Musa Kazım'ın babası Şeyh Şerafettin, Kurtuluş Savaşı'nda Mustafa Kemal Atatürk'ün yanında yer almış ve kendisi bir İstiklal Savaşı Gazisi olarak 1958 yılında vefat ettiğinde devlet töreniyle defnedildi. Musa Kazım da babasının devlet yanlısı politikalarına sadık kalarak bölgenin PKK teröründen etkilenmesini önlemede ciddi katkılarda bulundu. Şeyh-mürit ilişkisi saygıya dayalı Musa Kazım'ın 1996 yılında vefatından sonra yerini oğlu Mu'niddin Aydın aldı. Kendisi, şu anda resmi bir Kur'an Kursu'nun yöneticisidir. Mu'niddin Aydın, Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi mezunu. Mu'niddin Aydın da, babası gibi, bölgede toplumun sorunlarını çözmek üzere her türlü girişimde bulunuyor. Bu anlamda Siirt Nakşibendiliği'ni, Mu'niddin Aydın'ın şahsında bölgenin sosyal hayatına ilişkin sorunlarını çözmede etkili bir unsur olarak görmek mümkündür. Mu'niddin Aydın'la beraber olduğumuz anlarda, müritleriyle kendisi arasında saygıya dayalı bir ilişki görülmektedir. Şeyh Mu'niddin, yaşlı müritlerinin yanında sigara içmesine müsaade etmektedir. Genç müritler ise sigara içme haklarını kullanmamaktadırar. Siirt'te, Şeyh Musa Kazım'ın, Osmanlı padişahlarının ihtişamını andıran bir türbesi bulunuyor. Adına "Kubbe" denilen bu anıt mezar, şeyhin çocukları ve hatırlı zengin müritleri tarafından yapıldı. Siirt'te hakim bir tepede bulunan "Kubbe" Siirt'in hemen her yerinden görülebiliyor. Mu'niddin Aydın, boş zamanlarının bir bölümünü kubbenin mescit kısmında geçiriyor. Mu'niddin Aydın da babası Şeyh Musa Kazım gibi kız çocuklarının okutulmasını önemsiyor. Bayanların ilimle meşgul olması ona göre toplumun gelişmesinde anahtar rol oynayacaktır. Kendisi de babası gibi "Ehl-i Sünnet" inancının muhafaza edilmesine önem veriyor. Ona göre sünneti terk eden bir toplum, kötü alışkanlıklar kazanmaya mahkumdur. Mu'niddin Aydın, Nakşibendi tarikatının geleneksel iletişim sistemini devam ettirmeye çalışırken, aynı zamanda, cemaatini değişen dünya şartları konusunda da bilinçlendirmeyi hedeflemektedir.