( Bayburt,1879 - Erzincan, 4 Eylül 1979 )
Asıl adı Musa Baştürk olan bu büyük mürşid manevî alemde Dede Paşa Hazretleri lâkabı ile tanınmaktadır. 1879 yılında Bayburt'un Pulur nahiyesine bağlı Aşağı Lori köyünde dünyaya geldi. Babası Hüseyin Efendi ve annesi Gül Hanım'dır. Soyadı kanunu gereği aile Baştürk soyadını almıştır. Oğlunun Dilinden Hayatından Kesitler: Hayatını babasını anlatırken duygulu anlar yaşayan oğlu Nureddin Baştürk ilerlemiş yaşına rağmen tazeliğini koruyan hafızasından şöyle anlatmıştır: "-Babam okumayı çok severdi, ilk önce sübyan mektebine gitmiş, bu okulda çok başarılı imiş, okul dışında da Bayburt'a bağlı Yukarı Aksüt köyünde Kitapsız Hacı Mustafa Efendi diye bir zattan dersler almış. Bu zat babamın zekasına hayret edermiş. Sürekli "bu çocuk bir başka" diye sağda solda söylermiş, zaten kendilerine "Dede Paşa" adını da bu zat koymuş. Babam sübyan mektebini bitirdikten sonra Bayburt'ta Rüştiye'ye başlamış Burayı da başarıyla okumuş. Daha sonra dedem İstanbuldaki Darul Ülya adlı okula kaydını yaptırmış. Ama dedem vefat bedince babam okulu bırakmış ve köyüne dönmüş. Çünkü bizlerin köyde bir arazisi vardı, bunlarla ilgilenmesi gerekiyordu. Dede Paşa hazretleri köydeki arazi işiyle meşgul olmaktadır. Ancak ne çare ki gönlündeki ateş başka o sürekli okumak istiyor. İşlerden fırsat buldukça Bayburt´ta bulunan hocalardan fıkıh dersleri alıyor. Günlerden bir gün köye gönlündeki ateşi söndürecek belki de daha da alevlendirecek Pir-i Sami hazretlerinin halifesi, Şeyh Muhammed Beşir Erzincani (K.s) geliyor. Gerisini Nureddin Efendi´den nakledelim: "Babam derki ki; 'Bir gün köyümüze bir Nakşibendi şeyhinin geldiğini söylediler. Ben gitmemiştim. Gelen şeyh, Pir-i Sami hazretlerinin halifesi Şeyh Beşir Efendi imiş. Efendi hazretleri, köyümüzde bir evde misafir olmuş. Bu evde Hazret sohbet ediyormuş. Sohbette bulunanlardan biri Beşir Efendiye demiş ki: 'Efendim bizim bir Dede´miz var, o da sohbete katılsın mı?' demişler. Hazret de gelmesini söylemiş. Beşir Efendi dede ismini duyunca yaşlı biri zannetmiş. Babam gidince Beşir Efendi şaşırmış. Bir de ne görsün dede dedikleri 19 yaşında bir delikanlı." Dede Paşa hazretleri Beşir Efendinin sohbetini dinledi, etkilendi. El tuttu, mürid oldu. Beşir Efendi köyden ayrılıp, memleketi Erzincan´a döndü. Dede Paşa´yı bir sevgi hasreti sardı. İşi gücü bıraktı. Ağladı olmadı, güldü olmadı. İçi içine sığmadı. Bir hasret başladı ki sormayın. İşi gücü bırakan Dede Paşa hazretleri Şeyhi Beşir Efendi´ye koştu, hiç ayrılmamacasına. Köydeki arazileri dayılarına bırakıp Beşir Efendi´nin Erzincan´daki dergahına hizmete koşuyor. Dede Paşa Hazretleri böylece Erzincanlı Nakşbendi Meşayihinden Muhammed Beşir Efendi'den tarikat dersi alır. Kendi köyünden Hazret'in Tercan'daki tekkesine sürekli gidip arasıra kendi köyü Aşağı Lori'ye dönermiş. Erzincan'da bulunan Beşir Efendinin dergahında sürekli sohbete katılır, dergahın her türlü hizmetinde bulunur. Şeyhine bağlılığını ve hizmetini oğlu Nureddin Efendi şöyle nakleder: "Babam Beşir Efendi´ye bağlandıktan sonra dünya işleriyle uğraşmamış. Şeyhi Beşir Efendi´nin dergahında sürekli ders almış. Dergahın her türlü hizmetine koşmuş. Ara sıra babam köyüne dönermiş. O zaman şartlar çok sıkıntılı, vasıta yok, at var ama dağları aşmak çok zor oluyormuş. Bizim köyden Hazret´in Tercan´daki tekkesine sürekli gider gelirken çok tehlikeli olaylar yaşamış. Mesela bir keresinde Fırat´ı geçerken suya kapılmış. Su hayli sürüklemiş babamı. Yine bir kaç defa da eşkıyalar yolunu kesmiş. Bir de Ruslar Erzincan´a geliyorlar, harp başlıyor. Babam da asteğmen rütbesinde Halit Paşa komutasında Kop Dağı´nda savaşa asteğmen olarak katılıyor. Daha sonra da Zile´ye muhacir olarak gidiyorlar. Yani Babam, sürekli Zile´den Kırşehir´e giderek, şeyhinden feyz almaya devam ediyor. (O sıra Beşir Efendi, Kırşehir'de Cacabey Medrese Camiinde İmamlık yapmaktadır.) Erzincan´ın düşman işgalinden kurtuluşunun ardından, Babam Zile´den şeyhi Beşir Efendi ise Kırşehir´den Erzincan´a dönüyorlar. Şeyh Beşir Efendi Erzincan´da bulunan Mecidiye Kebir Mahallesi'nde bir tekke inşa ediyor. Ancak Cumhuriyetin ilanından sonra tekkeler yasaklanıyor." 1932 yılında Şeyh Beşir Efendi yerine Dede Paşa hazretlerini halife olarak bırakarak.ötelere sefer eder. Vasiyeti üzerine Terzi Baba Kabristanı´nda toprağa verilir. Paşa hazretleri, Bayburt´un Aşağı Lori Köyü´ne dönerek burada irşad görevine başlar. "Emir var ; 'Altın Silsile' devam edecek." Nureddin Baştürk, babası Dede Paşa Hazretleri'nden bazı önemli anıları ve son günlerini anlatmağa şöyle devam ediyor: "Köyde 50 kişinin kalacağı büyüklükte bir konağımız vardı. Bu konağın yanında bir konak daha yaptırdı. Gelen giden çoktu. Tarikat ile ilgili ibadetler gizli yapılırdı. Bu dönemde 1939 yılında Erzincan´a beraber gittik. Beşir Efendi hazretlerinin iki oğlu da bu depremde rahmetli olmuşlardı. Babam Erzincan´ın bu durumuna çok üzüldü, günlerce ağladı." Şeyh Beşir Efendi hazretlerinin bağlıları Dede Paşa hazretlerine intisap etmişlerdir. Paşa hazretleri, bazen Erzincan´a geliyor, bazen Ankara, İstanbul´a gidiyordu. Köyü ise binlerce bağlısının toplandığı bir mekan haline gelmişti. Paşa hazretlerinin oğlu Nureddin Efendi o dönemin çok sıkıntılar içerisinde geçtiğinden bahsediyor, ama bu sıkıntılı günlere rağmen Dede Paşa´nın hizmetlerini hiç aksatmadığını söylüyor ve devam ediyor: "Türkiye´nin her yerinde bağlıları olan babamı her gün yüzlerce insan ziyaret ederdi. Ben onbeş yaşında iken Said Nursi hazretleri babamı ziyarete geldi. İlk defa da biz kendisini Ankara´da ziyarete gittik. Benim şahid olduğum önemli konulardan biri de şudur. Babam bir sohbetinde 'Yakında tek partiden kurtulacağız. Yeni bir parti var. Bu parti iktidar olacak ve İslam adına da çok büyük faydaları olacak. Ama ömrü de kısa olacak.' dedi." Dede Paşa hazretleri´nin ilk hanımı Şefika Hatun 1957 yılında vefat etmiş, ikinci izdivacını 1962 yılında Havva Hatun ile yapmıştır. Doksan yılı aşan bir ömrünü Allah yolunda hizmete adayan Paşa hazretleri 4 Eylül 1973 tarihinde Hakk'a vasıl oldu. Son anında dudakları durmadan kıpırdıyor, Rabbı´nın ismini anıyordu. Aile efradını yanına çağırdı ve dedi ki: “Çağırdılar; gidiyorum. Beni Erzincan Terzi Baba Mezarlığı´nda Şeyhim Beşir Efendimin yanında bir yerde toprağa veriniz.” Dede Paşa hazretleri bu vasiyeti üzerine Terzi Baba Kabristanı'nda şeyhinin yanında toprağa verilir