EŞ-ŞEYH ALAADDİN EL-HAZNEVİ (K.S)

Şeyh Alaaddin (k.s.), Haznevi mürşitlerinin üçüncüsü, ilimde bir derya, yumuşak tabiatlı ve Rasulullah (s.a.v.) aşkı ile yanan, simasının apayrı güzelliği ile Rasul-ü Kibriya'yı hatırlatan bir arif-i billah,bir mürşidi kamil idi. Efendimize olan aşırı muhabbetleri ayırıcı vasıflarıydı. Onu gören Yüce Rasul-ü Kibriyayı hatırlar, onun sohbetlerinde bulunan asr-ı saadetten eşine rastlanmaz esintiler hissederdi. O, zamanında yaşayan tüm meşayih arasından Rasulullah (s.a.v.) sevgisi ile sıyrılmış ve haklı bir şöhrete sahip olmuştu. Dininde tavizsiz, müminlere karşı şefkatli, küfür ehline karşı ise izzetli bir tavır içerisindeydi.1958 yılında irşad makamına oturdular.

 

Peygamber Efendimizin üzerine yazdıkları kasideleri çok meşhur olup, halen dillerde dolaşmaktadır. Şeyh İzzeddin(k.s.) onunla ilgili olarak şöyle bir olay nakletmişlerdir: 'Babam Şeyh Ahmed'in (k.s.) yanında oturuyordum. İçeriye ağabeyim Şeyh Alaaddin girdi. Doğruca babamız ve mürşidimiz olan Şeyh Ahmed hazretlerine yönelerek, ondan Rasulullah Efendimizin (s.a.v.)bütün sünnetlerine harfiyen tabi olabilmek için kendisine dua etmelerini istirham eyledi. Şeyh Hazretleri cevaben; 'Bunu senin baban bile yapmaya güç yetiremezken, sen nasıl yapacaksın diyerek cevap verdiler ve sünnetle ilgili dikkat edilmesi gereken konularda öğütlerde bulundular. Bu olay Şeyh Alaaddin'in (k.s.) imanının kemaline ve Rasulullah'ı (s.a.v.) ne kadar çok sevdiğine açık bir delildir.'

 

Şeyh Alaaddin (k.s.) bir gün Tel maruf'taki camide bulunuyorlardı. Bir kişi kendilerine yanaşıp bir soru sormak istediğini söyledi. Sorabileceğine dair olumlu bir yanıt alınca da 'Şeyh Abdulkadir-i Geylani (k.s.) mi yoksa Şah-ı Nakşibend (k.s.) mi daha büyüktür?' diye sorusunu yöneltti. Şeyh Alaaddin Hazretleri (k.s.) hangisinin büyük olduğuna dair bir açıklama yapmayıp, cevaben şöyle buyurdular;

 

'Her bir evliyanın ayrı bir makamı ve o makamına göre de bir vazifesi vardır.Şeyh Abdulkadir-i Geylani (k.s.) kendisinden medet istenildiğinde, ruhaniyetiyle anında orada bulunur. Hakiki bir Nakşibendi mürşidi ise, metal parçalarının içerisine daldırıldığında onları kendisine doğru çeken bir mıknatıs gibidir. İnsanı tuttuğu gibi Allah'a kavuşturur.'

 

Şeyh Alaaddin 1969 yılında vefat ettikten sonra yerlerine Şeyh İzzeddin(k.s.) geçtiler. Bu Şeyh Ahmed (k.s.)'in vasiyeti idi. Şeyh İ zzeddin(k.s.) yüce Allah'a(c.c.); 'Rasullah Efendimiz(s.a.v.) yirmi üç yı l insanları irşad ettiler. Bende onun gibi irşad makamında bu kadar süre kalayım diye sürekli dua ederlerdi. Gerçekten de vefat ettikleri 1992 yılında yirmi üç yıllık imanla, ihlasla, takvayla ve insanlara faydayla dolu bir ömrü tamamlamış oluyorlardı.