ES-SEYYİD EŞ-ŞEYH MUHAMMED NURANİ BİLVANİSİ (K.S)

Seyda Seyyid Muhammed Nurani hazretleri Siirt’in Baykan ilçesine bağlı Siyanis Köyünde Dünyaya teşrif ettiler. İslami ilimlerde ilköğrenimi babası olan Ğavs Kasrevi namıyla meşhur Şeyh Seyyid Abdulhakim (k.s.a.) Hazretlerinden aldı. Daha sonra ilmini Ğavs Hazret’lerinin Şahı Hazne namıyla meşhur Şeyh Ahmed El Haznevi (k.s.a.) Hazret’lerine gittiği zamanlarda Ğavs’ın müderrisi olan Molla Osman’ın yanında devam ettirdi. Seyda Hazretleri talebelik yıllarını anlatırken ” Hocam Molla Osman çok disiplinliydi, okuma konusunda beni o kadar sıkıyordu ki bir ara onun bahçede uyuduğunu görünce elime büyük bir taş alıp onun başına vurayım da ondan kurtulayım dedim ama babamdan korktuğum için yapmadım ama şuan her okuduğumda ona çok çok duacıyım” buyururdu.


Seyda Hazretlerinin çocukluk yıllarını görenler Mübareğin ta o zamanlardan beri manevi hallere sahip olduğunu, namazlarını, hiç cemaatsiz kılmadığını ve hatmeleri hiç kaçırmadığını anlatırlar. Mübarek o yıllarını anlatırken şöyle buyururdu “Bazen çocuklarla kör ebe oyununu oynadığımızda bir ağaç kütüğüne saklanır onlar beni ararken eğer Hatme vakti ise hemen tespihimi cebimden çıkarıp kendi kendime Hatmemı yapardım ondan sonra tekrar oyuna katılırdım”.

Seyda hazretleri bulunduğu köylerden Ğavs Hazretlerinin ziyaretine gittiği zamanlarda Ğavs’ın büyük oğlu olmasına rağmen genelde müritlerle beraber camide yatar hatta bazen ayakkabıların bulunduğu yerde üzerine sadece bir keçe örterek yattığı olurdu. Bu olaya şahit olan Ğavs Hazretlerinin bir sofisi söyle anlatıyor ” bir gece ayakkabıların olduğ!u yerde hasıra sarılmış yatan birini gördüm merak edip üzerini açtığımda baktım ki Seyda Hazretleri. ben kurban ne olur böyle yapmayın ümmeti Muhammed zarar görür” dediğimde Seyda Hazretleri Ğavs’un sofilerinin ayaklarının başımın üzerinde yeri vardır git sakın bana karışma” diye buyurdular.

Seyda Hazretleri Ğavs Hazretlerinin vefatından 2 sene sonra tarikat adabı gereği olarak Ğavs hazretlerinin Halifelerinden olan Şahı Arıncı namıyla meşhur Şeyh Ali Hazretlerine bağlandı. Seyda Hazretleri mürşidine çok bağlı idi onun huzurunda saatlerce konuşmadan oturur, yerinden bile kımıldamazdı. Halife Hazretleri Seyda Hazretlerini çok sever, onun önünde namaz kılmayarak ona ve Ğavs’a olan hürmetini gösterirdi. “Seyyid Muhammed’de Şuan bile 12 mürşidi kâmilin kuvveti vardır” buyurarak Seyda’nın büyüklüğünü dile getiriyordu.

Seyda Hazretleri 1981 yılında Şeyh Aliyyil Arinci ksa Hazretlerinden halifelik aldı bu öyle bir halifelikti ki Halife Hazretlerinin ifadesiyle “VALLAHi onun halifeliği tamamen ALLAH (c.c.)’dan gelen bir Halifelikti diye övülen ve onu zamanın büyüğü yapacak” bir hilafetti.

Seyda Hazretleri Halife Hazretlerinin 1984 yılında vefat etmesinden sonra onun emrine binaen bulunduğu Van iline bağlı Çaldıran ilçesinin Soğuksu Köyünden şu anda Markadı Şerifin bulunduğu Siirt ilinin Baykan ilçesine bağlı ilahi rahmetin yeri, Kalplerin tecelligahı, ümmeti Muhammed (s.a.v)’in sığınağı, gönüllerin dünya sevgisinden ahiret sevgisine bağlandığı Zokamir Köyüne yerleşti. Yerleştiği her köyde yaptığı gibi hemen burada da bir camii inşa etti. Yazları Soğuksu Köyüne gider 3-4 ay orada kalır daha sonra tekrar Zokamır Köyüne dönerdi.

Seyda Hazretleri 3 evlilik yapmış olup şu anda hayatta olmayan birinci seyyide Annemizden Seyyid Muhammed Said Hazretlerinin Seyyid Ğıyasuddin ve Seyyid Fadli adlarında 3 oğlu ile 3 Kızı Dünyaya gelmiştir. Bunlardan S.Muhammed Said seyyidimiz 2000 Yılında yakalandığı hastalıktan dolayı vefat etmiştir. ( ALLAH (c.c.) makamını yüceltsin.) ikinci evliliğinden de Seyda Hazretlerinin hayatta iken bizzat hizmetlerinde bulunmuş, yanından hiç ayrılmamış ve şu an hala hizmetini sürdürmekte olan sultanımız Şeyh Seyyid Hikmetullah Hazretleri ve Seyyid Şerif Muhammed bakır adlarında 2 oğlu ile 4 kızı dünyaya gelmiştir. Üçüncü evliliğinden Seyyid Ali Feyzullah ve Seyyid Yusuf Hemedani adlarında iki oğlu dünyaya gelmiştir. Cenabı ALLAH (c.c.) hepsinden razı olsun ve onları başımızdan eksik etmesin ve bizleri onların feyiz ve bereketlerinden istifade edenlerden eylesin. Âmin.

Seyda Hazretleri 1993 Yılının sonlarına doğru İzmit’in Kullar Beldesinin Doğantepe Köyüne yerleşti. Zorluk ve meşakkate aldırmadan Yıllarca burada ümmeti Muhammed’e hizmet etti.

1999 Yılında Marmara depreminden sonra Zokamır Köyüne geri döndü. Burada bir sene kaldıktan sonra tekrar Doğantepe Köyüne gitti.

İlk haccını gençlik yıllarında Ğavs Hazretleri ile birlikte yapmış, ikinci haccını da 1975 yılında sofilerle beraber yapmıştır. 2001 Yılının sonlarında 4. kez umreye gitti. Bu umre onun son umresi olacaktı

Ceddi Fahri Kainat Resulullah (s.a.v.)’dan hatır alıp artık fani dünyada ki son günlerini yasayacaktı. Umre dönüsünden sonra daha önce Kalbinde ve ayağında bulunan hastalığı tekrar başladı. 5-6 Ay boyunca İstanbul’daki Hastanelerde tedavi gördü. Ama bu tedavilerden bir sonuç alınamadı. Seyda hazretleri vefatına yakın;”Ölüm bir kapıdır ve herkes o kapıdan girecektir keşke ölümden sonraki yerimi bilseydim. Eğer amelin salih olur ve ALLAH (c.c.) senden razı olursa o yer nimet yeridir. Eğer bunlara muhalefet edersen o yer ateş’tir. İnsan için bu iki evden başka ev yoktur. Şimdi kendi nefsin için hangisini istiyorsan onu seç” şiirini okuyor ve bunu devamlı tekrarlıyordu. Aslında bu sözler bir ayrılığın işareti idi. Ve 2002 Yılı biz fakirlere hüzün senesi oldu. Seyda hazretleri Mayıs ay’ının 18'ınde Gece saat 12 civarında Cenabı Hakkın “Ey Mutmeinne olan nefis, Ey Rabbi’ne itaat edip huzura eren nefis sen ALLAH’tan razı ALLAH’ta senden razı olarak Rabbi’ne dön” Ayetinde buyurduğu emre itaat edip Ahirete irtihal eyledi ve bu kör gözlerimizden kayboldu. Sevgililer sevgilisi yüce Rabbine (c.c.) kavuştu.Seyda Hazretleri (k.s.a.) ehli beyti çok severdi. Seyyidlerin önünde yürünmemesini emreder, namazda onların ön safta olmalarını isterdi. Hazreti Hüseyin (r.a.)’in şehit edildiği Kerbela faciasını anlattığında saatlerce ağlardı. Resulullah (s.a.v.)’in sünnet-i seniyyesine sımsıkı bağlı idi. Peygamber efendimiz (s.a.v.)’in “benim sünnetimi ihya eden beni sevmiş olur beni sevenler de kıyamet günü cennette benimle birlikte olurlar” Hadis-i şerifinde buyurduğu üzere sünnetleri uygulamada çok titizdi. Küçüklüğünden beri hiçbir farz namazı cemaatsiz kılmadığını söylerdi. Hastalığının en şiddetli anında bile yarı baygın haliyle başına sarığının takılmasını, konuşamadığı için el işareti ile buyurmuşlardı. Çok cömert idi kendisinden bir şey isteyenleri boş çevirmezdi. Her hareketinde takva üzerindeydi. Doktorların çok namaz kıldığınız için devamlı ayaklarınızın üzerine oturuyorsunuz bu gidişle korkarız ki yaralı ayağınızı kesmek durumunda kalabiliriz sözleri üzerine tebessüm ederek namazlarımı kılayım da isterse ayaklarım gitsin. Ayaklarım namaza ve rabbime feda olsun diyerek ALLAH (c.c.)’ya olan kulluğunu gösteriyordu.

Seyda Hazretleri (k.s.a.) İslami ilimleri okumayı teşvik eder, talebelerin maişetini bizzat kendi parasından karşılardı. Âlimlere saygı gösterir onları daima namazda en ön safta olmalarını isterdi. Mekke-i Mükerremede iken seccadesini âlim bir müridinin taşıdığını görünce müritlere kızmış ve seccademi bir âlime nasıl taşıtırsınız diyerek âlime ve ilme olan sevgisini belli ediyordu. Sadatlara, onların evlat ve torunlarına karşı çok hürmetli idi. Öyle ki saatlerce onların yanında adap üzerine oturur, müridin mürşidine gösterdiği saygı gibi onlara sevgi ve saygı gösterirdi.

Seyda hazretleri (k.s.a.) sadatların koyduğu adap ve kurallara çok bağlı idi. Her hal ve hareketinde onlara ittiba ederdi. Nitekim Efendimiz namazda sonra ki tesbihat’ta niçin amenerresulü ayetini okumuyoruz? Diye soran bir müridine biz Ğavs’ın Şahi Hazneden getirdiği ve yaptığı şeyleri uygularız. Onların okumadığı şeyi biz de okumayız diyerek sadatlara ve onların geleneklerine olan duyarlılığını gösteriyordu.

Çok mütevazı idi. hiçbir şeyde kendini görmez bana ait bir şey yok ne varsa Ğavs’undur, Halifenindir diyerek insanlarda ki hidayeti sahiplenmiyordu. Hatta bir gün gördüğü yabancı bir kişinin kim olduğunu müritlere sorduğunda; -Efendimiz o sizin müritlerinizdendir demelerine kızmış ve biz mürit olabildik mi müridimiz olsun diyerek tevazunun en üst sınırını gösteriyordu.

Seyda Hazretlerinin yaptığı sohbetlerde konuştuğu tek şey vardı; O da ALLAH (c.c.) ve ALLAH dostlarıydı. Meclisinde dünya kelamı konuşulmazdı. Sözleriyle kimseyi incitmez, herkesin seviyesine göre konuşurdu. Gülmesi Resulullah (s.a.v.)’in sünneti üzere tebessüm idi. Kahkaha ile gülmez, daima mahzun görünürdü. Mürit peşinde koşmaz, insanlar hidayete ersinler, hak yolda olsunlar da nerede olurlarsa olsunlar fark etmez diye buyururdu. Çok heybetli idi. ALLAH (c.c.) dostları öyle kimselerdir ki görüldükleri zaman ALLAH (c.c.)’ı hatırlatırlar hadis-i şerifinde buyrulduğu üzere onu görenler hep ALLAH (c.c.)’ı hatırlardı