Eş-ŞEYH MAHMUD VEHBİ ERZURUMİ (K.S)

Mahmud Vehbi Efe 1870 senesinde Erzurum ili Pasinler ilçesine bağlı Altınbaşak (Kındığı) köyünde dünyaya geldi. Hüseyin Efendi’nin dördüncü oğludur. İlk derslerini babası Hâce Hüseyin Efendi’den aldı. Hâce Hüseyin Efe o zamanlar kındığı imamıydı. Daha o zamanlar oğlunun manen inkişaf ettigini gören babası Hüseyin Efe, onu ve ağabeyisi Hace Muhammed Lütfü Efe’yi manevi birer varis olarak bırakıp dünyadan ahirete göçtü. Vehbi Efe ile ilgili elimizde fazla malumat olmaması, hakkında bilgi eksikligine neden olmuştur.
Vehbi Efe’nin çocukluk yıllarına rastlayan Osmanlı rus savaşı olan 93 harbinde, ailesinin çektikleri bilinir. 1891 yılında ilim öğrenmek amacı ile Pîr-i Küfrevî hazretlerinin yanına gitti ve Pîr-i Küfrevi tarafından halife tayin edilerek Nakşibendi icazetini aldı.
Sırayla Epsemce ve Sögütlü köylerinde imamlık yaptı.1944 yılında Milli Şef döneminde dostları ile hapse atıldı. 1946 yı-lında Hakk’a yürüdü. Nâşı Epsemce köyünde bulunmaktadır. Vehbi Efendi Hazretleri’nin kabir taşı kitabesi Efe Hazretleri’ne aittir.


O kitabede şöyle buyurmuşlar.



Hamdülillah fazl-ı ekber ehl-i iman olduğum,
Ümmet-i Muhammedim tabi-i Kur’an olduğum.

Hangâh-ı Hazret-i Mennan’a mihmanım bugün,
Şüphe yoktur müstehakk-ı rahm-i Rahman olduğum.

Kesret-i zenbim beni mahcûp edip Tevvab’dan,
Ümidim rahm-i Rahim hak ile yeksan olduğum.

Ehl-i iman hizmetinde terki can ettimse de,
Kabul ede dergâhında kulu kurban olduğum.

Huzûr-ı izzet-i Hak rûz-i ceza halim n ‘ola,
Kerem-i Kerim’e kaldı affa şayan olduğum.
Zairan-ı kabrimi affeyleye Bari Hûda,
Fatiha ihdasına muhtac-ı ihvan olduğum.

Ganiyyün Kerimun lehu tarihim,
Bu beşarettir bize nail-i gufran olduğum.

Vehbi’l Hâce namı ile abd-i aciz bendeyim,
Rahmede ruhuma Mevlâ tenden üryan olduğum.

Hâce Mahmud Vehbi Efendi’nin Sosyal Yönü

Vehbi Efe denilince hatırlananlar: Suları bulmak, çeşmeler yapmak, yoların taşını paklamaktı. Ömrü boyunca köy yollarındaki taşları topladı, çeşmeler yaptı veya çeşme-lerin akarlarını temizledi, sulara geçitler yaptı, köprüler kurdu. O tam anlamıyla bir hizmet ehliydi.
Hâce Mahmud Vehbi Efendi yaşadığı bölgenin ilmine, irfanına ve bilhassa sosyal hayatına pek çok hizmet etmiştir. Hasankale civarındaki köylerde görülen bir çok hayır eseri Vehbi Efendi Hazretleri’ne aittir.
İbrahim Hakkı Hazretleri’nin anne dedesi Sadat-ı Kiram’dan Pasinli Mahmud veya Derviş Mahmud diye de bilinen Şeyh-oğlu Dede Mahmud Hazretleri’ni rüyada gö-rüp kabrinin bulunduğu yeri Vehbi Efendi Hazretleri keşfetmiştir. Kındığı (Altunbaşak) köyünden yanına aldığı bazı kimselerle kab-rin bulunduğu yerde kazı yaparak Hazret’in çürümemiş cesedini bulur ve oraya türbe yaptırır. Türbesini bizzat yenileyip düzene koyan Vehbi Efendi Hazretleri’dir.

Hâce Mahmud Vehbi Efendi’nin Mahviyyeti ve Müsamahası

Hâce Mahmud Vehbi Efendi hakkında ittifakla anlatılan şu hatıra O’nun hoşgörü ve müsamahasına; dost kazanma hasletine ve yalnızca güzel ahlâkına bir misaldir.
Vehbi Efendi çoğu zaman köyleri ziya-rete gider köylülerin yol, su vs. ihtiyaçlarını tespit eder sonra da onları teşvik etmek su-retiyle gereken çalışmaları yaptırır ve kendisi de bizzat bu çalışmalara katılırdı. Yine Pasinler’in bir köyünü şereflendirmiş, ziyaretine gelen kalabalık bir cemaate sohbet etmekte-dirler. O esnada köy köy dolaşıp tütün satan, sabah akşam içip hemen hemen hiç ayık gezmeyen bir şahıs bu köye gelir. Köyde kimseyi göremeyince rastgeldiği birine köy-lülerin nerede olduklarını sorar. Onların Vehbi Efendi Hazretleri’nin huzurunda sohbette bulunduklarını öğrenir ve, “Ben de şu Allah adamını bir gidip göreyim.” der ve Vehbi Efendi’nin sohbet buyurdukları haneye gider. Kapıda bulunanlar onu içeri almak istemezler fakat o kendisine ısrarla mani ol-mak isteyenlere aldırmadan huzura girip Vehbi Efendi’nin yanına oturur. Sarhoş oldu-ğu her halinden bellidir. Vehbi Efendi merhaba eder gönlünü alacak sözler söyler ona. Tütüncü arada bir yüksek sesle, “Hey Allah’ın adamı ben sana kurban olayım deyip
nara atmakta ve sohbeti kesmektedir. Arada böyle sohbet kesildikçe cemaat huzursuz olur. Sonunda Vehbi Efendi de sohbeti kes-mek zorunda kalır.
Mecliste bir sessizlik olur. Tütün satı-cısı az sonra ayağa kalkar şöyle bir etrafa bakındıktan sonra dışarı çıkar. Huzurda bulunan cemaatin ekserisi tütüncüye hor bakmışlar; onu o meclise layık görmemişlerdir. Kimi söylenerek kimi de el ve baş hareketle-riyle tepkilerini, öfkelerini belli ederler. Bunu gören Vehbi Efendi Hazretleri cemaate hitaben: “Bre âdemler! Nedir bu haliniz, tavrınız; niçin horladınız bu zavallıyı? 0 midesine indirdiği bir haramla sarhoş olmuş. Eğer her haram sarhoş etseydi acaba içi-mizde hangimiz ayık olabilecektik?”


Mey gibi her bir haramın sekri olsaydı eğer
Ol zaman ma’lum olurdu mest kim huşyar kim

İçeride bu sohbetler devam ederken tütüncü dışarıya çıktıktan sonra ev sahi-binden gusül abdesti almak için su ister. Güzelce guslettikten sonra içeri girer ve Vehbi Efendi Hazretleri’nin ellerine ayakları-na sarılır ağlar ağlar ağlar... 0 tütüncü artık tevbekâr olup Vehbi Efendi Hazretleri’nin muhabbet (sevgi) ve meveddet (kardeşlik) halkasına katılmıştır.
Vehbi Efendi Hazretleri mahviyyet ve müsamahasıyla, dost kazanma hasleti ve güzel ahlâkıyla, cemiyete bir insan daha ka-zandırmıştır.

Umma ki Küsmeyesin!


Vehbi Efendi’nin huzûruna gelip arka-daşından küstüğünü şikâyet yollu anlatan müridine cevabı çok manidardır: “Oğul niçin umdun ki küstün. Umma ki küsmeyesin.”
Küsmemek insanın iki cihan mutluluğu için önemli bir düstûr ve bir olgunluk göstergesidir. Efe Hazretleri bir cinaslı mani-sinde, incinenin incitenden kemâl ve olgunluk bakımından daha aşağı bir kademede bulunduğunu işaret ederek buyuruyor ki:

Aşık der incidenden,
İncinme incidenden.

Kemâlde noksan imiş,
İncinen incidenden.

Allah-u Teâlâ, Hâce Mahmud Vehbi Efendi gibi zatları, hayatlarındayken tanıyıp, onlardan istifade edebilmeyi bütün ümmet-i Muhammed’e nasip etsin.