NAMAZ - 4

Namazla alakalı olan her şey namazın içinde, evet biz niyetle başlayalım çünkü giriş o niyetsiz hiçbir amel olmuyor. zaten ibadet denilince iki şey var akla geliyor, ibadet dediğimizde iki şey akla geliyor. biri niyet ikincisi o ibadetin kendine özgü fiili. Bu namazsa namazın filleri, oruçsa orucun fiileri var. ama farz bunlar yani, farz diyoruz ya ana farz bunlar niyet ve fiil. Niyetin eyleme dönüşmesi farz bu.  bütün ibadetlerde var niyet olmadan ibadet olmuyor. yani ibadetin fiillerini işlesende niyet yoksa o ibadet olmuyor hareket oluyor. Namaz spor oluyor, oruç perhiz oluyor, zekat sosyal yardımlaşma oluyor, hac dini turizm oluyor. niyet yoksa  namaz namaz olmuyor, oruç oruç olmuyor, hac hac olmuyor. bunları ibadetleştiren şey, Allah ile irtibatlandıran şey bunları dinimizde niyet. Onun için niyet üstünde bir mümin çok durması lazım. Niyetini mükemmelleştirmesi lazım. ha niyet ney yani şimdi dille söylüyoruz işte ya rabbi  niyet  ettim senin rızan için vs. öz olarak meseleye baktığımızda bunların hepsi fazla. çünkü  dille söylediğimiz şeyler bunlar bu bir ruhsat.Bizim halimize uygun verilmiş bir ruhsat. Ashap zamanında yani Allah resulunun hayatında böyle dille bir niyet ifadesi yok, niyet; azm etmek, kast etmek, caht etmek anlamlarında var niyet. Niyet halin diliyle, bedenin diliyle, fiilin diliyle o işe kilitlenmek, yapacağın şeye kilitlenmek. onu istenildiği şekliyle yapabildiğinin en mükemmeliyle yapmaya azm etmek niyet bu. Bunu en güzel ayeti kerimede  Hz. İbrahim’in zikrinde, virdinde, duasında, ifadesinde görüyoruz. ”Bismillah “innesalati ve nusuki ve mahyayilillahirabbil alemin” “ namazımda ,haccımda yani hayatımda, ölümümde bütün yaşantım tek kelime ile alemlerin rabbi için. Benim bütün hayatım ve hayatımın içindeki yokluk ve ölümüm ve ölümümden ötesi rabbim için. İşte niyet bu. Çıtayı buraya koyup bunu muhafaza edebilmek, bunu namazda okuyun. yani kendinizi, kendinize getirmek için, asli gayenizi hatırlamak için subhanekeden sonra okuyun. kendinize bir tekrar olsun, niyetinizi bir kontrol olsun, niyetinizi gözden geçirmek olsun. İlle o kadar şeyler hikayeler, kafiyeli sözler efendim durdum divana ,uydum imama bilmem ne bir sürü böyle efendim tekerlemeler söyleyene kadar bunu söyleyin. Bizim rabbimiz bizi halk eden, bizi var eden ve bizden bir şeyi murad eden bir şey için bizi bu aleme gönderen her şeyimizi düşünerek bize tarif etmiş. her şeyimizi ah bir anlasak, bir anlasak da bizde bir ekmeklik yapmaktan vazgeçsek yani  işi bozan bu arada bizde bir ekmeklik yapmaya çalışıyoruz yani. O yoksa her şeyi tarif ediyor, her şeyi anlatmış bizde her şeyi onun dilinden, o kendi gönlüne giden yolu bize göstermiş, yani senin böyle çok bir şeyler aramaya, incelemeye, derinlere dalmaya yok buna gerek yok  ya her şey açık ve bütün bu açıklık ”Sırati Mustakim, Caddeyi Kübra “ öyle geniş, öyle açık, öyle belirgin, öyle mübarek, öyle münevver, öyle mücella, öyle ayan beyan bir cadde ki bu. evet Allah-u Teala ne kadar zahir ise o ne kadar zahir ise ona giden yol ve ona giden o yolun işaret taşları da  o kadar zahir. sen çok derinlerden, gizlilerden birşeyler arıyorsun öyle birşey yok yani. Derinde,gizlide efendim, ötede, beride bir şey yok. .Bizde bir söz vardır biraz kaba bir ifadedir. biri işte bir şey ararken, belki de çok göz önündedir onu bulamaz. Arar çekmecelere bakar, dolaplara bakar, öteye bakar bizde ona derler ki “at arama”, aradığın şey  bir at kadar büyük değil yani, sen sanki bir at arıyorsun at arama, göz görmez akıl görür derler. Göz görmez göz ettir, akıl görür. aklı gönlüne indirirsen çok farklı şeyler görürsün. Şimdi göz görmeye yarayan aza görmesi için halk edilmiş, ama göz tek başına göremez ışık olmasa göz görmez. ışık var göz yok  yine göremez. ama göz ışıksız göremez, anlatabiliyor muyum? Karanlıkta senin gözün bir şey görmez. o karanlığını aydınlatacak bir şem’a lazım. İnsanın da aklı var, düşünüyor yalnız bu düşünceyle ulaşamaz ona bir nur lazım, ışık lazım aklın önünü aydınlatacak, aklın ufkunu açacak bir ışık lazım nedir o ışık Allahın dilinden dökülen    vahyi ilahi. o olmazsa hiçbirşey  anlayamazsın. Eğer  Cenâbı Hak nuruyla, kelamıyla, kudretiyle, sıfatlarıyla bir şeyi aydınlatmıyorsa, onlar ile irtibatlı değilse senin aklın hiçbirşey anlamaz, bulamaz. o zaman derinlerde, böyle uzaklarda, birşeyler aramaya gayret edersin. sanki böyle yer altından maden bir çıkartacaksın. Hayır hepsi bu “Siratı Mustakim’in” üstünde. tarikat ta bir yol demek zaten bu yolda düzgün yürürsen sülûk yürümek demek, hareket etmek,çalışmak , ilerlemek düzgün bir sülûk yaparsan tarikat yolunda  bütün bu yol işaretleri gözünün önünde. Cenâbı Hak rahmiyle, keremiyle, fadlıyla, lütfuyla ihsanıyla aydınlatmış. onları görürsün, işte bu göreceğin karşılaşacağın şeyler hazırlık. namaza hazırlık önce niyetle namaza niyetle. yani bir azimle, bir gayretle, bir sebatla, bir kastla namaza giriyoruz. Sanki lisani halinle, gönül dilinle diyorsun ki yarabbi, yarabbi ben sana geliyorum. davetine icabet ediyorum yarabbi. ezelde beni davet buyurmuşsun, beni kul olarak yaratman beni kendine davet etmendir. beni kendin için tercih etmen ve bende anladığım kadarıyla  senin bu davetine icabet ediyorum yarabbi, sana geliyorum. niyet bu. ve gelirken bu gelişimde benden ne istemişsen namaz istemiş ya benden ne istemişsen onları sana getirmeye gayret edeceğim yarabbi. beni bu getirmede, bu gayrette, beni muvaffak eyle yarabbi. istediklerini istediğin şekliyle sana getirebilmekte beni muvaffak eyle yarabbi. Evet ne istedi benden namaz istedi, genel olarak. namaz neden oluşuyordu kıyamdan, kıraatten, rükudan, sücuttan ben nerde  bunları bulabilirim.  bunları istedi nerde bulabilirim. ben bunları irfan mağazasından, hikmet vitrininde bulabilirim. Rastgele yerden,işportacıdan olmaz. işportacıdan olmaz, misal tabirimi maruz görün anlaşılsın diye bu misali vereceğim. Cenâbı Hak senden  bir gömlek misal istemiş olsa. senden bir gömlek  istemiş olsa  Allaha götüreceksin misal. nerden alırdın bu gömleği ya gider vakko’dan alırdın, ya beymen den alırsın, ya kitten alırsın, ya piyerkardin den alırsın Allaha götüreceksin. en kaliteli, en mükemmel gömlek kumaşıyla, dikişiyle, efendim ütüsüyle, en mükemmel gömlek nerede varsa onu oradan alırsın. Gidip rast gele konfeksiyon mağazasından, işporta tezgahından, pazardan onu alamazsın Allah’a götüreceksin. Namazı da böyle düşün Allah’ın senden istediği niyetle başladın niyetini güzel tutun geliyorum dedin niçin gidiyorsun senden istenileni  yerine getirmeye. Aslında istediği sensin, istediği şey senden bahane. onu getir buyurmuş sana, getirirken sen gel yani. murad sensin sen bunu da biliyorsun bilmen lazım. ama istenilmiş ya o şey tespihi  istemiş en mükemmelini alıp götüreceksin. Tespih bahane maksut tespih değil, murad tespih değil, bu bir sebep. en mükemmelini getireceksin, o mükemmelliğe yaraşanı getireceksin.  hem senin mükemmelliğini düşün, hem de onun mükemmelliğini düşün, adi bir şey  ne ona layık  haşa ve kella nede sana layık. Sen böyle bir şeyi götüremezsin. 

Evet bu niyetle şimdi fiillere girdik. ben geliyorum dedim, efendim halimin ve bedenimin  diliyle tüm zerrâtımla yöneldim, oraya kilitlendim. Öyle bir kilitleniş ki bu daha dışarıdan hiçbirşey beni etkilememeli, birşey beni meşgul edememeli. ben gidip dönene  kadar o miracı gerçekleştirene kadar Allahın emri emanındayım, öyle inanmalıyım.Allahın gözetimindeyim ,Allahın muhafazasındayım,onun korumasındayım, onun emri emanındayım. Hiçbirşey beni etkilememeli, hiçbirşey dikkatimi çekmemeli, lgimi çekmemeli,ne seccadenin nakışları, ne ampullerin renkleri, şunlar, bunlar hiç bir suret o sirete  mal edilemez. Niyet bunu sağlıyor işte, bu kast bunu sağlıyor böyle olunca da  o dilinle söylediğin şeylere daha  gerek kalmıyor, dilinle bir şey söylemende gerekmiyor. Niyetin aslı bu ve sonradan insanlar bunun için boşalttıkları için,kalbi niyetle muvaffak olamadıkları için alimler demişler ki bütün,bütünde gaflete düşmesinler dille hiç değilse söylesinler yani  kendilerine işitsinler .Onun için niyet ettim yarabbi namaz kılmaya,oruç tutmaya bu sonradan bir ruhsat,bir zayıflığa.İftidah tekbiri aldın “Allah-u ekber” dedin bu harekete başladığını gösterdin ”Allah-u ekber” o büyükle ekber olan o zat ile benim ona kilitlenişim, hani bir şey vardır böyle ses çıkarır yani kilitlendiğinde,yerine oturduğunda tık bir ses çıkarır yani işte “Allah-u ekber” sanki o ses ben maksadıma kilitlendim,maksadıma yöneldim,miracım başladı,hertürlü şeyle ilgiyi,alakayı kestim bunun daha geri dönüşü yok.Böyle bir niyeti yapıp da bozduğunda iadesi gerekiyor,yani geri dönüşün olmadığını anlıyoruz.Çok meşru bir sebep olmadıkça bundan geri dönüş yok,”Allah-u ekber”.Kilitlendim sanki o mecraya,o merkeze kilitlendim.Ayaktasın öyle bir kilitleniş ki adeta bütün vücudunu oraya adapte ettim,daha hiçbir azan,hiçbir yerin oynamayacak,oynayacak iki şey var,kalbin ve dilin.Dilin okurken “Elhamdulillahirabbil alemin errahmanirrahim” kalbin bu hakikati tefekkür edecek.Tefekkür aklın işi burada kalbinle tefekkür edeceksin,çünkü normal bir halde değilsin,aşkla bir yolculuk yapacaksın,aşkla, senin yakıtın seni itecek olan şey aşk.Niyetle başladın niyet aklın ameli değil,niyet zaten kalbin ameli.Kalple başladım işe ,kalple ayağı seyrediyorsun,o yüzden tefekkürü de kalple yapacaksın, kalbin çalışacak.Kalbin reddedilirim korkusuyla,reddedilirim korkusuyla bir kuş gibi çırpınacak ona gitmenin,ona yönelmenin şevkiyle,aşkıyla da müthiş bir coşkunluk,bir taşkınlık yaşayacak kalbin.Öyle bir titreyişte ve öyle bir taşkınlıkta,o kadar kararsızsın ki,o kadar iradesizsin ki,başka bir yerini oynatamazsın zaten. Heyecandan, heybetten, Kalple başladım işe ,kalple ayağı seyrediyorsun,o yüzden tefekkürü de kalple yapacaksın, kalbin çalışacak.Kalbin reddedilirim korkusuyla,reddedilirim korkusuyla bir kuş gibi çırpınacak ona gitmenin,ona yönelmenin şevkiyle,aşkıyla da müthiş bir coşkunluk,bir taşkınlık yaşayacak kalbinazametten, dehşetten felç olmuş durumdasın evet,hiçbir yerin oynamıyor,ellerini bağlamışsın efendim sanki onu tutmuşsun, sana bir şey verilmiş onu böyle sarmışsın.Şimdi bize hep öğretilen böyle göbek altı ellerini bağla göbeğinin altında elinin uzandığı yere kadar,kolunun uzandığı yere kadar ya Müslüman göbeğin altı şehvet merkezi,göbek çukuru ve onun altı şehvet merkezi burada ne var ki orayı tutayım yani ne varsa benim kalbimde var  o sevda,o dava,o iman,o aşk,o cezbe,o ihlas,o niyet kalbe verilmiş kalbime yakın dayayıp onu korumaya çalışmalıyım.Ellerimi kalbe yakın bağlayarak o kalbimdeki serveti, sermayeyi,huzuru,huşuyu bunu korumaya çalışmalıyım.Ellerimi kalbe yakın bağlayarak o kalbimdeki serveti,sermayeyi,huzuru,huşuyu bunu korumaya çalışayım.Elimi göbeğimin altına bağladım mı aklımda  hep orada oluyor.Kıldığım namazın ne hayrı var o zaman yani,işte insan şehvetten kurtulamıyor namaz kılarken de o yüzden olmuyor namaz yani istenilen olmuyor,netice olmuyor.Evet yöneldim ellerimi bağladım,kıyamdayım duruşumu gösteriyorum,duruşumu,onun huzurundaki edebimi gösteriyorum. Sıramı bekliyorum,hakkımdaki ilanı bekliyorum,hakkımdaki takdiri bekliyorum ve korumam gereken o hakikatlere karşı kıyamdayım hazır bekliyorum,hazır bekliyorum.Neyi bekliyorum ondan bana gelecek şeyi bekliyorum.İkramı,ihsanı bekliyorum,ilhamı bekliyorum  saygının doruk noktası bu, kıyam Allah’a duyduğum saygının doruk noktası ama mahcup bir vaziyetle bekliyoruz.İtikafa girerken de konuşmuştuk yani sürekli halimiz böyle olsun,yani mahcup bir halde,mahzun bir halde bekliyorum.Saatlerce sürse, senelerce sürse o bekleyiş razıyım,beklemeye hazırım bekleyeceğim.Sonsuza kadar sürse bekleyeceğim o azimde,o kararlılıktayım bekliyorum ve adeta beni işittiğine inandığım için arzu halimi kıraatle ifade ediyorum,artık o hali siz düşünün ve sanki kapı açılıyor,bana buyur diyorlar kapıdan içeri girerken huzuru hazrete gidiyorum,tazimle eğiliyorum,eğiliyorum,itaat ediyorum.Sanki bana sual buyuruyor ne istiyorsun kalkıp isteğimi tekrar ediyorum, rükudan kavameye kalkıyorum arzu halimi özetliyorum adeta,özetliyorum uzatmıyorum.Özet ve ondan sonra kalkıp o heybeti,adeta müşahade ediyorum karşı karşıyayım dayanamıyorum o heybete,o azamete,o letafete ,o güzelliğe.Cebel İbn Muaz Yemenden dönünce efendimizi bir görüyor hasret var tabi Yemende kalmış biraz büyükler buyurmuşlar ki aşkı kemale gelmiş mürit dumura gelmiş boğadır buyurmuşlar.Tabi bu biraz kabada ifade ettiği mana çok hoş yani.Demek Cebel İbn Muaz da o misal yani Yemende hasretlik çekmiş Sultanul enbiyaya birden karşısında görünce bir boğa gibi saldırası geliyor resulullaha  (s.a.v)koşuyor,kucaklıyor efendimizi yetmiyor izin ver ya resulullah ellerini öpeyim,efendimiz izin veriyor ellerini öpüyor,ellerini öpüyor şevki daha  artıyor sanki ateşe benzin dökülmüş gibi.İzin ver ya resulullah ayaklarını öpeyim buyuruyor,izin veriyor efendimiz,efendimizin ayakları öpüyor.Ayağa eğilince aşkı daha çok ziyadeleşiyor.Ya resulullah müsaade buyur sana secde edeyim,efendimiz Allahtan başkasına secde edilmez buyuruyor,yani elimi öpmen,ayağımı öpmen sevgi eseriydi,muhabbet eseriydi efendim bunlara izin verdim ama secde yalnızca Allah’a aittir. Dönüyor diyor ya resulullah ben Yemende gördüm rahipler,keşişler,papazlar kendilerine secde ettiriyorlar vallahi sen Allah’ın peygamberisin onlardan daha ziyade secde edilmeye layıksın izin ver ben sana secde edeyim,izin vermiyor. Şimdi o manzaradan durur gibi o güzelliği görünce ayaklarına kapanasın geliyor, hemen secdeye yatıyorsun. Ben nasıl bakabilirim diye yani o cemale, o hüzne nasıl bakabilirim gözüm bile onu incitir endişesi ile ayaklarına kapanıyorsun,mahvolmak istiyorsun, eriyip adeta ona akmak istiyorsun, onunla bütünleşmek istiyorsun, saygını, sevgini, itaatini, hürmetini, gayretini yani o ana gelinceye kadar nelerini getirmişsen hepsini zirveye ulaştırmak istiyorsun. Onu görünce bakıyorsun ki senin getirdiklerinin hiç birinin bir kıymeti yok,bir anlamı yok,hiç birinin bir manası yok.Adamın biri çölde yaşıyor çöl,çölde en kıymetli şey ne su yağmur yağmış bir gün dağın taş oyuklarında su birikmiş yağmış.Bu adam,çok kıymetli bir varlık yani su hayat bir kırbaya doldurmuş onları demiş ki ben bunları halifeyi ziyarete gideyim halifeye hediye götüreyim yola çıkmış gelmiş Bağdat’a halifeyi ziyarete demiş ben büyük bir hediye getirdim ne getirdin? Demiş ben  kendisine vereceğim halifenin huzuruna götürmüşler onu demiş ki efendim ben çölde yaşayan biriyim size çölden müthiş bir hediye getirdim. Ne getirdin? İşte şu kırba içinde su getirdim. yani zannediyor su heryerde çok kıymetli  halife hediyesini kabul etmiş onu bozmamış vezirine demiş ki buna sarayımızı gezdirin misafir görsün.Neyse vezir misafiri almış gezdirmek için adam bakmış ki saray nehrin üzerine kurulmuş yani sarayın altında böyle bir nehir akıyor.Adam düşünmüş,taşınmış aman Allahım nasıl bir edepsizlik yaptığını o zaman anlamış. Ben sarayı nehir,su üstünde  kurulu bir insana su hediye getirdim.İşte Allah’u Telanın huzuruna kul getirdiği şeyleri hakkın heybetini,hayretini,azametini görünce getirdiklerinin hiçbir anlamı olmadığını o anda orda sanki kırbayı sanki o seccadede boşaltır. Bütün     nefsaniyetinden, varlığından, her şeyinden mahvolmak ister. İtaatini, hürmetini, muhabbetini, teslimiyetini orda taçlandırmak ister, zirvelendirmek ister. Kalkar izin verirler ona kalkmasına izin verirler kalkar amma İbn Muaz gibi  elini öptü yetmedi sanki yetmez gibi bir daha ayaklarını öpmek istercesine o yaptığı secde oda yetmedi ikincisini yapar.Birincisi itaat secdesiydi,ikincisi ibadet secdesi.İbadet kastıyla birincide itaat kastıyla secde eder.İkincide ibadet kastıyla kendi iradesi ile meseleyi idrak ederek onun secdeye layık olduğunu,ona anca secde yapılabileceğini anlayarak ona secde eder ve ondan sonra bitap bitkin bir vaziyette oturur,oturur düşünür kendine gelir ve o sarayı izzette bulunan diğer şeref konuklarını görür adeta ve hepsini birden selamlamaya başlar.Anlar ki bunlar bu sarayın müdavimleri bu izzet sarayının,bu vahdet sarayının vezirleri onlar.”Esselamu aleyke eyyühennebiyyu ve rahmetullahi ve berekatuhu” bakar heryer de enbiya,evliya,ashap,ehli beyt,melaik efendim artık hepsini selamlamaya başlar,sanki hepsine hediyelerini vermeye başlar.Getirdiği hediyelerden hepsine dağıtır,niye bunları dağıtır aslında bunları onlara verirken onların  yardımını talep eder,beni tanıyın ve bana yardım edin ve beni bu saraydan kovmasınlar,atmasınlar,bana izin alın ben tez,tez geleyim bunun için bana şahit olun,bana şefaatçi olun ve adeta namaz mademki cemaatle yirmi yedi derece zahirde,batında da manada da namazını o cemaate hediye ederek cemaatleştirir namazını.Peygamberlerle efendim Salihlerle,şehitlerle,namazını cemaatleştirir. Dolayısıyla o kıldığı iki rekat diyelim orda manada hazır bulunan,manen orda hazır bulunan varlıkların sayısınca katlar.Katladığı gibide kıymetlenir,çünkü onlarında dikkatini çekti,onlarda dua edecek,şefaat edecek ,şahitlik edecek böyle bir namazın inşallah ,inşallah reddi söz konusu olmaz o zaman,o namaz reddedilmez. O namazdan maksat hasıl olur,o namazın karşılığı gelir. İşte asıl cemaat,cemiyet insanın özünde içinde yoksa iki kişinin yanında durmuşsun, üç kişinin yanında durmuşsun fasık birinin, facir birinin  yanında durdun belki namazını götürdün yani. İmam Rabbani Hz.öyle buyuruyor. altın yüzük takan birinin diyor yanında  namaz kılmaktansa en ön safta olsa diyor o namazını kurtarmak istiyorsa en arka safa geçsin. En ön safta altın yüzüklü biri varsa,üstünde necaset bulunan Allah’ın haram kıldığı bir şey bulunan biri varsa namazını kurtarmak istiyorsa en arka safa geçsin buyurmuş yani. Tamam şimdi cemaat fazilette asıl cemaat işte cemiyet o. Böyle bir cemaat oluşturabilirseniz, siz iki kişi olursanız üçüncüsü Allah olur buyuruyor Cenâbı Hak. üçüncüsü benim  o cemiyeti oluşturabilirseniz  işte cemaat o. Birincisi sen, ikincisi mürşidin rabıtan, üçüncüsü Mevlâ alsana cemaat. Dünyanın en hayırlı,en faziletli cemaati anlatabiliyor muyum? Şekillerin ötesine geçtiğimizde orda ki alem farklı, benim gördüğüm bunlar, sizler farklı şeyler görebilirsiniz,efendim, ben baktığımda gördüğüm bunlar. Sufi olmaya gayret edin arkadaşlar sufinin herşeyi güzeldir. Sufinin namazı güzel, orucu güzel, zikri güzel, fikri güzel, güzel insanlar bunlar. Buna azm edin , gayret edin, caht edin, yani sufilik İslam medeniyetinin zirvesidir, İslam medeniyetinin, İslam medeniyetinin zirvesidir, yani bakın işte İslam tarihine bakın, İslam büyüklerinin, özellikle ashab-ı kirama evvelleri ve Allah resulunun sohbetiyle, muhabbetiyle şereflendikten sonraki halleri. Ruhaniyetlerinden binlerce kez özür dilerim geçmişlerinde yoz bir kütük iken o medeniyet sayesinde kainattaki en nadide sanat eseri olmuşlar yani, en nadide sanat eseri bir Hz. Ömer’e bakın, diğer sahabelere bakın bir Bişri Hafiye bakın davud-i tâi’ye bakın. Allah dostlarından en nadide sanat eseri olmuşlar. sufilikleri sayesinde. Cenâbı Hak bizleri nankörlükten muhafaza buyursun insan düşününce şükredemiyoruz yani hakikaten elimizdeki değerin kıymetini bilmiyoruz. Cenâbı Hak bize böyle bir yol,böyle güzel yol arkadaşları büyüklerimizi gibi güzel yok arkadaşları nasip etmiş, evet biz hala Hz. Musa’nın ümmeti misali, bir İsrail gibi Cenâbı Hak bize kudret helvası sunuyor bizde İsrail gibi soğan sarımsak istiyoruz.

Namazı misal son oturuşa teşehhüt miktarı oturmak farz teşehhüt miktarı farz… teşehhüt şahitlik anlamında görmeden birşeye şahit olabilirmisin.Şahit olman için bir şeyi görmüş olman lazım, yani şahit olman için Şuhut gerekli. Müşahade etmen  gerekli, görmen gerekli işte orda ne okuyorsun “Ettehiyatu” okuyorsun, salavat okuyorsun yani namazda onları görmen gerek yani. Selam neyedir” Esselamualeyke “diyorsun bunu ifade ediyorsun.  yani yüze verilen selam. Bunun yüzünü de düşünmelisin o zaman. Sultanul enbiya (a.s) onun ashabının, onun ehli beytini düşünmek zorundasın, onlarla adeta manen karşı karşıya gelip onları selamlamalısın işte sana rabıta yani, sevginin doruk noktası bunlar olmazsa zaten namaz olmuyor.Yani oturabilirsinde o miktar oturmak farz ama ne anlamı var ki yani o fiilin içini doldurmayacaksan oturdun bekledin misal bir şey söylemedin namaz tamamı? Misal bir insan rükuya gitse rüku farz ”Subhane rabbiyel  azim” demese zahiren ama bu neye benzer: Bir yere alış verişe bakkala gidip ne alacağını unutan adamın haline benzer. Bakkala kadar gitti ne alacağını unutmuş. birşey almadan geri döndü. bunun gibi yani. rükuya gittin orda ne diyecektim ya birşey demeden kalktım farz yerine geldi tamam amma teşehhütte de müşahadeye gayret etmelisin.Onlar seni görüyor bunda şüphe yok, sende onları görmeye gayret etmelisin. İşte onları görebilmen için gönül aynasını saflaştırman lazım. Aynada toz var olmamalı. tozunu, çapağını silmelisin. yani o camda kalktığında o hafız gibi olursun o zaman direk kaskatı kesilirsin dayanman mümkün değil yani. Ashap döneminde vefat edenler olmuş. Allah resulünün kıraatini işitince, ondaki manaya yoğunlaşınca ruhunu teslim etmişler. Çok ilginçtir İbni Ziyad biliyorsunuz ehli beytin azılı düşmanlarından ve Ömer Bin Sad, Sad Bin Vakkas’ın oğlu bunlar Yezit’in komutanları Hz. Hüseyin’i şehit etmeye gitmişler. Bu kefereler namazın önemini anlamışlar, namazın ne kadar önemli olduğunu biliyorlar, kendilerine namaz kılmıyor zalimler. Namazda gidiyorlar Hz. Hüseyin’e uyuyorlar. o ashabıyla namaz kılarken Hz. Hüseyin yanındaki birlikte olduğu ehli beytiyle, ashabıyla namaz kılarken. İbni Bin Ziyad ve Ömer Bin Sa’d gidiyor namazda ona uyuyorlar. Ancak onlarla namazımız kabul olur bunu biliyorlar. Hz. Hüseyin Allahtan korkun diyor bensiz namaz dahi kılamıyorsunuz diyor namazını gelip arkamda kılıyorsunuz bana kılıç doğrultuyorsunuz. Onlarsız namazın olmayacağını biliyorlar ve namazda gidip ona uyuyorlar, dönüp onu öldürmek için planlar yapıyorlar. Bugünün insanları onlardan daha kafasız bunu anlayamamışlar. O zalimler,o kafiler bunu anlamışlar Hüseyinsiz namaz olmayacağını o varken, o orda dururken burada namazları olmayacaklarını anlıyorlar, gidiyorlar ona  iktida ediyorlar. Ondan sonra onu öldürüyorlar.

Soru: Efendim buyurdunuz ya oruçta ruhsatlar varda namazda yok. Savaş anında, seyahatte olsun hangi durumda olursa olsun Cenâbı Hak namazı istiyor yani, sanki bu durum kulun her halinde, her psikolojik durumunda da onunla karşılaşmak istiyor.Yani böyle anlayabilir miyiz?   

Cevap:Olabilir çünkü her halin kendine has bir nimeti var dolayısıyla da her halin bir hükmü var, bedeli var. Bu yüzden bütün hallerin bedeli namaz yani gerçek namazla elde edilecek nimet…

 

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2011 HAZİRAN SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR